Ekran teknolojileri her geçen gün biraz daha ilerliyor ve bu ilerleme, gündelik hayatımızı doğrudan etkiliyor. O denli ki son birkaç yıldır, katlanabilir ekranlı telefonlarla karşılaşıyoruz. Üstelik bu akıllı telefonlar, son periyotlarda düzgünden uyguna popüler hale gelmeye başlamış durumdalar. 

Bazı tüketiciler, katlanabilir ekranlı eserlerin beyhude bir uğraş olduğunu düşünüyor. Kimilerine nazaran ise katlanabilir ekranlar, gelecekte standart hale gelecek. Lakin yaşanan gelişmelere baktığımızda, katlanabilir ekran teknolojisini görmezden gelmenin mümkün olmadığını görüyoruz. Çünkü, katlanabilir ekranlara sahip dizüstü bilgisayarlar da gün yüzüne çıkmaya başlamış durumda.

Katlanabilir ekranlı dizüstü bilgisayarlar neler sunuyor?

Yukarıda, katlanabilir ekrana sahip olan bir dizüstü bilgisayar görüyorsunuz. Temelinde bu dizüstü bilgisayar, aslında bugün neredeyse hepimizin kullandığı modeller ile aynı. Fakat fotoğraflarda da görebileceğiniz üzere; klâsik modellerde vazgeçilmez olan klavye, katlanabilir ekranlı dizüstü bilgisayarlarda kaide değil. Çünkü katlanan kısım, dokunmatik bir klavye olarak kullanılabiliyor. Aslında kullanmasanız da bir şey kaybetmezsiniz. Çünkü harici ekipmanlar zati mevcut.

Bazı okurlarımızın, “İyi hoş de buna ne gerek var?” dediğini duyar üzereyiz. Lakin bu türlü düşünmeden ve katlanabilir ekranlı dizüstü bilgisayarlara mesafeli davranmadan önce, bu içeriğimizi sonuna kadar okumanızı şiddetle tavsiye ederiz. Çünkü bu niyet, yıllar evvel de dokunmatik ekranlı telefonlar için gündemdeydi. Nasıl mı? Gelin anlatalım.

2007 yılına dönelim. Birinci iPhone’un tanıtıldığı yıla…

Takvimler 2007 yılını gösterdiğinde, tüm dünyanın dikkatini çeken bir gelişme yaşandı. Steve Jobs, ilk iPhone modelini resmen tanıttı ve bu akıllı telefon, dal için yeni bir devranın başlangıcı olarak kabul edildi. Bugünün şartları için ziyadesiyle ilkel kalan birinci kuşak iPhone, o devirlerde en az 2 yıllık bir çalışmanın ürünüydü.

Jobs, 2005 yılında klavye ve fareye gereksinim duyulmayan, dokunmatik ekranı olan bir bilgisayar fikrini ortaya atmıştı. Buna paralel olarak da dokunmatik ekranlı telefon fikri gelişmiş, yapılan çalışmalar sonucunda da birinci iPhone ile tanışabilmiştik. Lansman aktifliğine başlayan Jobs’ın kurduğu en değerli cümlelerden bir tanesi, “Apple telefonu tekrar icat etti.” sözü olmuştu. Aslına bakacak olursak, hakikaten de böyleydi.

Steve Jobs, cep telefonları için “Şu küçük, plastik klavyeli şeyler.” diye bahsediyordu

İlk iPhone’un lansmanında dikkat çeken çıkışlar yapan Apple CEO’su, klâsik cep telefonları için oldukça sert bir hal takınmıştı. Hatta Jobs, cep telefonları için “Şu küçük, plastik klavyeli şeyler.” diye bahsediyor, o aygıtları küçümsüyordu. Üstelik Jobs’a nazaran klavyeler, epeyce gereksizdi. Telefonların yüzde 40’lık kısmının klavyeler tarafından işgal edildiğini söyleyen Jobs, “İhtiyacınız olsa da olmasa da orada duruyorlar.” demişti. Üstelik tüm alan dolduğu için bir cep telefonu üzerinde değişiklik yapmak; örneğin yeni bir tuş ya da fonksiyonellik eklemek mümkün değildi. İşte tüm bunların sonucunda, tıpkı anda birden çok dokunmaya müsaade veren bir ekrana sahip olan birinci iPhone üretilmişti.

Geleneksel dizüstü bilgisayarlarda da birebir noktaya gelmiş olabiliriz!

Tuşlu cep telefonları, yıllar boyunca bir trend olarak varlıklarını sürdürdüler. Lakin birinci iPhone’un tanıtımıyla cep telefonu dönemi sona ermiş oldu. Kimileriniz fark etmiş olabilir. 2007’de akıllı telefonlar için yaşanan durum, şimdilerdeyse dizüstü bilgisayarlar için yaşanıyor. Mühendisler, klavye kısmını ekrana dahil ederek, aslında Steve Jobs’ın yolundan gidiyorlar. Elbette şu an kimi eksikler var. Katlanabilir ekranlar, istenildiği kadar dayanıklı değiller. Pekala birinci iPhone ile tanıştığımızda, bu telefon bugünkü üzere çağdaş miydi?

Siz bu mevzuda ne düşünüyorsunuz? Sizce katlanabilir ekranlı dizüstü bilgisayarlar, klâsik modellerin yerini alabilecek mi?