Megatherium’un fosilleri, birinci olarak 1788 yılında arkeolog Manuel Torres tarafından Arjantin’de keşfedildi. Akabinde biyolog Charles Darwin 1830 yılında HMS Beagle gemisiyle (Darwin evrim kuramının temelini oluşturan seyahatlerini bu gemiyle yaptı) yaptığı bir seyahatte, bu hayvanın fosillerine rastladı ve böylelikle megatherium’un gerçekliği tescillenmiş oldu.
Bu canlı, 4 ton tartısında ve 6 metre uzunluğunda ve Güney Amerika’da yaşamış olan bir hayvandır. Aslında onu değişik kılan ayrıntılardan biri de bu cüssesine karşın çok tembel bir canlı olmasıdır. Pekala megatherium, tam olarak nasıl bir hayvan?
Bu hayvana “Amerika’dan gelen devasa canavar” da deniyor.
Megatherium, dinozorlardan sonra dünyada yaşamış olan en dev kara canlısı kategorisindedir. Bu hayvan, oldukça sağlam bir iskelet yapısına sahipti. Art bacakları kısadır lakin bacaklarındaki kemik yapısı epeyce güçlüdür. Bilim insanları bu canlının alt bedeninin gücünün, üst bedenine da bir destek sağladığını söylüyor.
Bu hayvanın üst gövdesi de çok sağlamdır ve tıpkı vakitte esnektir. Kolları keza uzun ve güçlü olduğu için bu hayvan, ağaçların yapraklarını kendi ağız seviyesine indirebilir. Genelde bulunan fosillerden ilham alınarak bir megatherium resmedilmek istendiğinde çizenlerin, onu ayaklarının üzerinde duran büyük ve tüyleri gür bir hayvan üzere tasvir ettikleri söylenebilir.
Resimlerde çoğunlukla bu türlü çizilse de arkeologlar onun uzun aralık yürürken yahut dinlenirken, dört ayağının üstünde duruyormuş üzere bir manzara sergilediğini söylüyor. Zati megatherium’un el ve ayak kısmında büyük pençeler de bulunuyor ve bu da düz değil, çömelerek yürüdüğünü gösteriyor.
Çoğu kişi böylesi iri yapılı bir hayvandan güç şovları yapmasını bekleyebilir lakin tersine o yerinden bile kalkacak güçte değildir. Hatta ekosistemin en yavaş hayvanı bile sayılabilir. Ayrıyeten onun, bilim insanları tarafından tembel canlıların atası olarak kabul edildiğini söyleyebiliriz. Günümüzde hala yaşamakta olan tembel hayvanlar, genelde küçük göğüslü, uzunlukları 1 metreden kısa ve ortalama 5 kilo ağırlığındadır.
Bunlar vakitlerinin birçoklarını ağaçlarda geçirir, mesela koala bunlara bir örnektir. Genelde Güney ve Orta Amerika’da yaşarlar. Megatherium’a baktığınızda ise bu tembellerin 10 katı büyüklüğünde olduğunu görebilirsiniz.
Peki bu dev hayvan ne yer ne içerdi?
Araştırmacılar bu canlının, kendisinden küçük olan öbür hayvanlarla yemek konusunda rekabet bile etmediğini tabir ediyor. Zira demin de söylediğimiz üzere, onun kolları çok uzun olduğu için ağaçlara çarçabuk uzanabiliyor ve bu formda besin gereksinimini karşılayabiliyor. Fakat onun yükseğe uzanabilme kapasitesi, yalnızca ağaçlardan beslendiği manasına da gelmiyor. Mesela yer bitkileri ile de kolaylıkla karnını doyurabiliyor. Uzmanlara nazaran o, pençeleriyle bitki köklerini kazıdıktan sonra güçlü dişleriyle bitkileri rahatlıkla çiğneyebilen bir hayvandır.
Buraya kadar anlattıklarımız bu hayvanın otlarla beslendiğini gösteriyor ki uzmanlar da bu türlü düşünüyor. Fakat tekrar de bilim dünyasında onun et yiyip yemediği de tartışmalı bir bahis. Olağanda etobur kabul edilen ve leş yiyici olarak tasvir edilen bu hayvanın, otçul olabileceği uzmanlara bir türlü manalı gelmiyor olsa gerek.
Bazı teorisyenler bu hayvanın, başka canlıları avlamadığını fakat bir yerlerde ölü bir hayvan gördüğünde onu yediğini argüman ederken, kimileri da onun başka hayvanların üzerine atlayıp onları pençeleriyle avladığını söylüyor.
Fakat size, bu savların hiçbirinin kanıtlanamadığını belirtmek isteriz. Hatta hayvanın fosilleri incelenirken, dişlere yapılan kimyasal tahliller onun bir otçul olduğunu kesin olarak kanıtladı diyebiliriz. Megatherium M.Ö. 8.000’de, birçok canlının toplu olarak yok olduğu dönemde nesli tüketen türler ortasında. Bilim insanları bu canlıların yok olma sebebinin, beşerler tarafından avlanmaları olabileceğini düşünüyor.
Uzmanların bunu düşünme nedeni, bulunan fosillerin üzerinde hücumdan kaynaklandığı varsayılan kesiklerin olmasıydı. Ayrıca onların ortadan kaybolma periyotları, insanlığın yükseliş periyodu olan Holosen periyoda de tekabül ediyor. Uzmanlar tahminen bu sebeple bu türlü düşünmüş olabilir. Lakin üstte da bahsettiğimiz üzere o devirde birçok canlı kitlesel biçimde yok olmuştu aslında.
Günümüzde bu hayvanın fosillerinin sergilendiği yer ise Madrid’deki Museo Nacional de Ciencias’dır. Burası, birinci bulunduğu tarihten itibaren fosillere konut sahipliği yapıyor. Pekala siz daha evvel Megatherium’un ismini hiç duymuş muydunuz? Bu enteresan hayvanla ilgili niyetlerinizi yorumlarda bizimle paylaşmaktan çekinmeyin.
- Kaynaklar: The Complete Guide to Prehistoric Life, All That Interesting, Natural History Museum, Prehistoric Wildlife